Bakan Yusuf Tekin Canlı Yayında Eğitim Gündemine İlişkin Açıklamada Bulundu
Özel okullara yönelik "fahiş fiyat" tartışmalarına ilişkin soruya yanıt veren Bakan Tekin, özel okulun bir zorunluluk değil, tercih olduğunun altını çizerek, "Şimdi öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki sanki biz çocukları özel okullara göndermek zorunda bırakıyormuşuz gibi bir algı var. Şimdi bir kere önce bu algıyı bir düzeltmemiz lazım." dedi.
Okul yaşına gelen tüm çocukların sistem üzerinden takip edilerek, adrese dayalı olarak nüfus sistemi üzerinden evine en yakın okulla ilişkilendirildiğini aktaran Bakan Tekin, "İlişkilendirdiğimiz okuldan memnun olmayan kişilerin çocuklarını özel okula kaydettirmeleri durumunda da yaptıkları hizmet sözleşmesine biz Bakanlık olarak bir anlamda müzahir oluyoruz, vesayet uyguluyoruz. Kontrol mekanizmasını uyguluyoruz ve bir ücret tanımlaması var. İlk siz çocuğunuzu okula yazdırdığınızda okulun size sunacağı hizmetlerin her birinin bedeli var. Siz çocuğunuzun bu hizmetlerden faydalanmasını istiyorsunuz, işte futbol sahası olsun, yüzme havuzu olsun veya benzeri konularda bir hizmet bekliyorsunuz, doğal olarak özel okul da size sunacağı hizmetin bedelini sizden tahsil edecek." ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin, fahiş ücret artışı yapan okullara karşı tedbirler alındığını belirterek, "Özel okulun bu yıl çocuğunuz için aldığı ücreti, önümüzdeki yıl ne kadar artıracağınız konusunu biz kontrol ediyoruz ama bunu bizim kontrol edebilmemiz için bu işlemin bir kaydının olması gerekiyor. Özel okul bir ücret alıyor, veli bir kısmını sisteme girmeden bir şekilde elden ya da nakit olarak ödüyor ama biz sistemde göremediğimiz için biz o yüzden 2023 yılında başladığımızda bütün bu ödemelerin elektronik bankacılık işlemleri üzerinden yapılması zorunluluğunu getirdik, kayıt altında alınması lazım. Özel okul temsilcilerle oturup konuşuyoruz biz sürekli. Onlar da bu süreçten rahatsızlar çünkü biz toplamda baktığımızda 12 bin civarında özel okulun içinde bu fahiş fiyat suçlaması sebebiyle medyada mevzu bahis olan okul sayısı yüzde 1 bile değil, çok az okul ve özel okulların büyük çoğunluğu da bu süreçten ve bu ithamlardan rahatsızlar. Onlar da bir anlamda bu süreçte bize destek oluyorlar." dedi.
Ocak ayında yapılan yönetmelik değişikliğini hatırlatan Bakan Tekin, sadece eğitim ücretlerinin değil; onun dışında alınan ulaşım hariç, diğer ücretlerin de yine bu şekilde özel okulların mekanizmanın içine dâhil edildiğini belirtti.
Bakan Tekin, velilerin mağdur olmaması ve özel okulların da zan altında kalmaması için, mevzuatımıza aykırı uygulamaların ilgili birimlere bildirilmesini istedi.
Öğretmen atamaları
Bakan Tekin, atamalara yönelik eleştirilerin sorulması üzerine, eğitim öğretim süreçlerinde hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını vurguladı. Tekin, AK Parti iktidarları döneminde eğitime genel bütçeden en yüksek payın ayrıldığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda hassas olduğunu belirtti.
Branş dağılımının ihtiyaca yönelik yapıldığına dikkati çeken Bakan Tekin, "Biz bir tek branşta öğretmen almıyoruz, yani yaklaşık olarak 120'nin üzerinde branşımız var. Bizim yaklaşımımız şu: Biz bir kere herhangi bir okulumuzdaki haftalık ders saatleri üzerinden öğretmen arkadaşlarımızın maaş karşılığı okutmakla mükellef oldukları haftalık ders saatini baz alarak bir hesap yapıyoruz. En nihayetinde de elimizdeki bu tabloya göre diyoruz ki biz Türkiye genelinde okutmakla mükellef olduğumuz biyoloji ders saatinin okutacak öğretmen sayımız ve ihtiyacımız kaç öğretmen olması gerekiyor, kaç öğretmenimiz var? Eğer ihtiyacımızdan fazla öğretmenimiz varsa norm fazlası öğretmenimiz var diyoruz. İhtiyacımızdan az öğretmenimiz varsa norm eksiğimiz var ve ilk atamada bunu tamamlamamız gerekir diye hesap yapıyoruz." dedi.
Hiçbir branşın diğerinden üstünlüğü olmadığını ifade eden Bakan Tekin, 15 bin atamanın eşit değil ama adil biçimde bölüştürüldüğünü söyleyerek şöyle devam etti: "Burada orantımızı, hesabımızı yaparız. Rasyonel bir hesap neticesinde de ben neye ihtiyacımız varsa o alanlarda da öğretmen ataması yaptık, şimdi başvuruları da ona göre alıyoruz." dedi. Tekin, ek atamanın gündemlerinde olmadığını söyledi.
"Yeni istihdam modelimiz Millî Eğitim Akademisi üzerinden olacak"
Bakan Tekin, Millî Eğitim Akademisine ilk girişler için 10 bin kadro verildiğini hatırlatarak, 1980'li yıllardan itibaren Türkiye'de Millî Eğitim Akademisi kurulmasına yönelik tartışmaların başladığını ifade etti. Bakan Tekin, lisans eğitiminden sonra başta uygulama olmak üzere, istihdam edilen öğretmenlerin niteliklerini geliştirmek ve hızla gelişen dünyaya öğretmenlerin adapte olmasını sağlamak için Millî Eğitim Akademisinin hayata geçirildiğini söyledi.
Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Millî Eğitim Akademisi ile diyoruz ki arkadaşlarımızı alalım, bu farklı okul türlerinde çocuklarımız uygulama eğitimi alsınlar. Kimden alsınlar? Uzman ve başöğretmen olarak yıllarını bu mesleğe vermiş öğretmen arkadaşlarımızın yanında uygulama yapsınlar. Bu uygulamanın neticesinde de çocuklarımıza öğretmen olarak bu arkadaşlarımızı yönlendirelim ki velilerimiz çocuğunu bize emanet ettiği zaman onu emanet edebileceğimiz iyi yetişmiş bir öğretmen arkadaşımızla karşı karşıya kalsın. Millî Eğitim Akademisi böyle bir ihtiyacın sonucunda ortaya çıktı ve 13 Temmuz'da yapacağımız Akademi Giriş Sınavı'nın çok detaylı olarak konu dağılımını da paylaştık."
Zorunlu eğitim tartışmaları
4+4+4 sisteminde değişiklik olup olmayacağının sorulması üzerine Bakan Tekin, eğitimde çok farklı yenilikler, başka alanlarda da var, eğitimde de çok canlı ve çok hızlı gelişen yenilikler var, biz de Bakanlık olarak bu yeniliklere ayak uydurmak durumundayız. Sadece şahsım değil, çalışma arkadaşlarımız da sahada çok yoğun bir gözlem yapıyor ve sürekli sahadayız. Şimdi bu saha ziyaretlerimizde özellikle bu konuyla ilgili, yani 12 yıllık zorunlu eğitimin 3'üncü 4 yıllık kısmıyla ilgili sahada bir tartışma olduğunu gördük. Nihayetinde bu tartışmalar eğer 12 yıllık zorunlu eğitimle ilgili sizin sorunuzdaki ima ettiğiniz şekilde bir değişiklik yapmayı gündemimize getirirse onu değerlendiririz." dedi.
Depreme yönelik okullarda alınan tedbirler
İstanbul'da meydana gelen 6,2'lik depremin ardından okullarda ne gibi hazırlıklar olduğunun sorulması üzerine Bakan Tekin, yapılması gerekenin tedbir almak olduğunu söyledi. Okulların mevzuata uygun biçimde depreme dayanıklı olarak inşa edildiğini, eski okulların ise gözden geçirilerek güçlendirme çalışmaları yapıldığını söyledi.
Bakan Tekin, şunları kaydetti: Bakanlığımız bünyesinde hem inşaat yapı stoku açısından hem de insan kaynağımızın deprem sürecinde nitelikli yetişmesi açısından çaba sarf ediyoruz. 10 bin kişilik bir AKUB heyetimiz var, yani deprem sonrası yardım eğitimi almış arkadaşlarımız var. Çocuklarımıza özellikle Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli içinde afetlere karşı, bu tür afetlerde nasıl davranacaklarına dair programlarımızın içinde bilgiler var. Ayrıca hayat boyu öğrenme kapsamında, yani okul çağı dışındaki yetişkinlerimiz için de hayat boyu öğrenme kapsamında afetlere karşı nasıl davranılacağına dair eğitim programlarımız var. Bu hazırlıkları da insan kaynağı açısından yürütüyoruz. Allah, dediğim gibi, bize böyle felaketler yaşatmasın. Bu tür felaketlerde bizim öngörülerimiz tutmayabilir ama bize düşen şey nedir? Bize düşen şey; attığımız her adım, yaptığımız her işi bize emanet edilen canların sağlıklı, düzgün ortamlarda eğitim öğretim alabilmeleri için bütün tedbirleri almak, biz de bunun için çaba sarf ediyoruz.
"Eğitim öğretim yılında 180 iş gününü tamamlamak durumundayız"
Okulların 20 Haziran'dan önce kapanacağı iddialarına yanıt veren Bakan Tekin, "Bizim mevzuatımıza gör her bir eğitim öğretim yılı 180 iş gününü tamamlamak durumundayız. Bunu söyleyenlerin şöyle bir argümanları var: Bu sene böyle yapın, eylül ayında bir hafta erkene çekin veya iki hafta erkene çekin. Aynı şey değil çünkü bu yılın eğitimini 180 iş gününe tamamlamamız gerekiyor, önümüzdeki senenin eğitimini 190 yapmamız bir şey ifade etmiyor. Bu yılki çocuklarımızın eğitim öğretimleri, öğretmenlerimizin planları, programları bu 180 iş günü üzerine kurulmuş durumda. Ne ilan ettiysek öyle devam edecek.
Kaldı ki hem liselere giriş sınavları hem yükseköğretime giriş sınavları açısından da bu takvimi değiştirmek başka tür sorunları beraberinde getirecektir." dedi.
Gündeme ilişkin sorulara da yanıt veren Bakan Tekin, "Son dört beş aydır Cumhuriyet Halk Partisinin içine girdiğim tartışma ortamını ben Türkiye'de Cumhuriyeti kuran, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten ve böyle köklü bir geçmişi olan bir siyasi partiye asla yakıştıramıyorum." açıklamasını yaptı.
Bakan Tekin, konuşmasına şöyle devam etti:
"Millî Eğitim Bakanlığında jammer olduğunu, yani Bakanlık resmî kurumlarında kullanılan jammerin olduğunu ben zaten söylüyorum ama ben Millî Eğitim Bakanı olarak bu jammerı ne gördüm ne bavuluma koyup bir yere götürdüm ne de taşıdık. 'Bizim jammerımız niçin var?' sorusunun cevabını soralım, Özgür Bey kıyaslasın Ekrem İmamoğlu'nun davranışlarıyla bizimkini... Ona mı elzemmiş, bize mi elzemmiş, baksın. Biz yılda yaklaşık 9 milyon kişiyi sınava alıyoruz, yani 9 milyon kişiyle ilgili sınav yapıyoruz Millî Eğitim Bakanlığı olarak. ÖSYM ayrı, ÖSYM başka... Bizim 9 milyon kişinin girdiği sınavların sorularını hazırlayan arkadaşlarımız var. Bu soruların bilimselliğini test eden başka ekipler var. Bu soruları baskıya gitmeden önce redakte eden ekipler var ve bu soruları baskı esnasında basan, kontrol eden, baskıdan sonra bunun dağıtımını yapan devasa bir ekibimiz var bizim. Şimdi burada sınava giren kişilerin ve sınavın güvenliği açısından bizim bu türden iletişim araçlarının kullanılmasını engelleyecek adımlar atmamız gerekir."
Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ilgili biriminde sinyal kesici mekanizmanın bulunduğunu dile getiren Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz ne için kullanıyoruz bunu? Biz bu sınavın güvenliği için kullanıyoruz. Sayın Özel'in benzettiği veya benzeştirdiği İmamoğlu'nun herhangi bir oteldeki bir görüşmesi ile bizimkini buyursun, kıyaslasın. Eğer kendisine mantıklı geliyorsa bir itirazım yok ama konuşmayı şöyle yürütünce, yani sanki Millî Eğitim Bakanı olarak ben jammer kullanıyormuşum gibi sununca bu tabii artık yalan bile diyemeyeceğim bir iftira ve hakarete varan bir tartışma... Bir, bunu söyleyeyim. İkinci bir şey daha söylemek istiyorum. O da şu: Evet, bahsettiğim genel müdürlüğümüzün bünyesinde bu tür sinyal kesici mekanizma var ama biz bunu kendimiz kafamıza göre kullanmıyoruz. Biz bu işleri yaparken İçişleri Bakanlığımız, daha doğrusu güvenlik güçlerimizden destek alıyoruz, onların kontrolünde bir alan burası ve onların kontrolünde bir kullanım söz konusu. Hâl böyle olunca eğer Sayın Özel, Sayın İmamoğlu'nun kullandığı alan ve işlev, kontrol mekanizması ve bizimkiyle eğer bir benzerlik kurabiliyorsa, kuruyorsa o kendi takdiridir. Ben Millî Eğitim Bakanı olarak... Sadece ben değil, bütün bakan arkadaşlar kendi aramızda bunu konuşuyoruz, hiçbir bakan arkadaşımızın böyle bir şeye ihtiyacı yok. Biz, işlerimizi gayet şeffaf, gayet demokratik, hukuk devleti ilkelerine uygun yürütmeye çalışan bir ekibiz."
Kaynak:meb.gov
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mebpersonel.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.